Menü Kapat

Sembollerin Kültür İçinde Yeri ve Önemi

Sezgin ERÖZBAĞ / TYB Ankara Şubesi Denetim Kurulu Üyesi

Kültür, bir topluluğun paylaştığı değerler, inançlar, gelenekler, davranış biçimleri ve maddi unsurların tamamını kapsayan karmaşık bir yapıdır. Bu yapının anlaşılması ve nesilden nesile aktarılması sürecinde ise semboller hayati bir rol üstlenir. Öyle ki soyut kavramları somutlaştıran, karmaşık anlamları kısa ve öz bir şekilde ifade etmemizi sağlayan güçlü kültürel araçlardır. Bir nesne, bir renk, bir ses, bir hareket ya da bir sözcük olabilen semboller, ait oldukları kültür içerisinde derin anlamlar taşır ve bireyler arasındaki iletişimi, dayanışmayı ve ortak kimliği güçlendirir.

Bir insan dünyaya geldikten sonra içinde bulunduğu kültürün dünyasıyla etkileşimi içinde olur,  dilini, çevresini, sosyal yaşantısını ve manevi değerlerini bir kültür kalıbı içerisinde öğrenmeye başlar. Bu öğrenme süreci, bireyin kimliğini şekillendiren ve dünyaya anlam vermesini sağlayan semboller aracılığıyla da derinleşir.

Zaman içinde kültürün koyduğu kurallar yaşamının bir parçası haline gelir. Bu kurallar da çoğu zaman semboller aracılığıyla nesilden nesile aktarılır ve bireylerin davranışlarını, inançlarını ve değerlerini yönlendirir.

Bu anlamıyla semboller çok önemli olup, bir kültürün temel taşlarını oluşturur.

Ayrıca semboller toplumsal kaynaşmanın önemli bir unsuru olduğu gibi, millet olmanın da temel alametlerindendir. Bireyleri bir araya getirir, ortak bir kimlik ve aidiyet duygusu oluşturur.

Sembollerin bir diğer önemli yönü de iletişim aracı olarak ortaya çıkmış olmasıdır. Özellikle ortak bir kültürel arka plana sahip bireyler arasında semboller, hızlı ve dolaylı bir şekilde anlam aktarımını sağlar. Bir bayrağın ülkeyi, bir logonun markayı, bir rengin duyguyu veya bir inancı temsil etmesi gibi.

Burada yeri gelmiş iken Türk Tarih Kurumu yayını olan “Selçuklu Devletleri Tarihi” kitabında yer alan Sultan Melikşah’ın oğlu Berkyaruk ile amcası Tutuş arasında 26 Şubat 1095 tarihinde yaşanan Rey Savaşı’na ait bir bilgiye yer vermek isabetli olacaktır.

Kitapta anlatıldığı şekliyle;

“Çarpışmaların yoğunlaştığı bir sırada Berkyaruk’un ordusundaki Sultan Melikşah’ın özel sancağı çekilince Tutuş’un saflarında bulunan bazı emirler kuvvetleri ile birlikte Berkyaruk tarafına geçtiler. Hatta Tutuş’a daima sadakat gösterip bağlı kalmış olan Emir Yağı Sayan bile çarpışmalardan çekildi. Bu durum, savaşın seyrini önemli ölçüde değiştirdi ve savaşı Berkyaruk kazandı. Zira sultanın özel sancağının çekilmesi, orduda bir çözülmeye ve taraf değiştirmelere yol açmıştır.”

Sanırım bu olay, sancağın bir sembol olarak savaşın seyrinin değişmesine vesile olacak kadar taşıdığı önemi göstermesi açısından çarpıcı bir örnektir.

Sonuç olarak; semboller bireylerin ve toplulukların kimliklerinin oluşmasında ve aidiyet duygusunun pekişmesinde kritik bir rol oynar. Ortak semboller, bireyleri bir araya getirir, “biz” bilincini güçlendirir ve ortak bir geçmişe, değere veya geleceğe yönelik inancı pekiştirir. Zaten sembollerin en temel işlevi, anlamın inşası ve aktarımı olup, değerlerin muhafazası ve değişimin yansıtılması gibi hayati işlevler görerek kültürel yapının temel taşlarından birini oluşturur. Bu nedenle, herhangi bir kültürü anlamak ve yorumlamak için o kültürün sembollerini ve bu sembollere yüklenen anlamları derinlemesine incelemek gerekmektedir.

 

 

 

Bir yanıt yazın