Menü Kapat

Kezban Eldemir’in Saraylı Romanı

Muhammed Işık / TYB Ankara Şubesi YK Üyesi

Kezban Eldemir’in Saraylı romanı, yüzeyde sade bir aile hikâyesi gibi görünse de içyapısında kadın kimliğine, ataerkil düzene, kuşaklar arası sessizlik zincirlerine ve dayanışmanın dönüştürücü gücüne dair çok katmanlı bir anlatı sunuyor. Yazar, kadın yaşamlarını hem ferdî sarsıntıların hem içtimaî kabullerin etkisiyle biçimlenen, kırılgan lakin dirençli bir gerçeklikle ortaya koyuyor. Roman, bir kadının hayatta kalma çabasından öte, hayata yeniden sahip çıkma cesaretini anlatıyor.

Eserin merkezinde, baskı altındaki bir kadının yalnızlığı, kırılganlığı ve zamanla içinden doğan gücü yer alıyor. Bu dönüşüm, sadece istisnai bir gelişim süreci olarak değil; toplumun, ailenin ve geleneklerin inşa ettiği kalıplara karşı bir duruş olarak da şekilleniyor. Eldemir’in çizdiği bu portre, kadınların hayatta karşılaştığı görünmez duvarları görünür hale getiriyor. Şiddetin yalnızca fizikî izlerle değil, sessizlikle, kayıtsızlıkla ve öğrenilmiş çaresizlikle de sürdüğünü vurguluyor.

Roman boyunca öne çıkan en belirgin tema “sessizliktir” fakat bu durum, sadece karakterlerin söze dökülmeyen duygularıyla sınırlı kalmaz. Daha çok, bastırılmış seslerin, duyulmayan çığlıkların ve görünmezliğin temsilcisi olarak işleniyor. Kadınlar, çoğu zaman yalnızca erkekler tarafından değil, kendileri gibi yetiştirilmiş diğer kadınlar tarafından da susmaya, boyun eğmeye yönlendiriliyor. Bu açıdan roman, şiddeti yalnızca bir kişiyle sınırlamayan, içtimaî yapıların tümüne yayılan bir mesele olarak ele alıyor.

Eldemir, bu suskunluk kültürünü yerle bir etmek için kadın dayanışmasını merkeze yerleştiriyor. Romanın kırılma noktalarında devreye giren güçlü kadın karakterler, ana karakterin değişimini tetikliyor. Bu destek, yalnızca soyut bir güvence sağlamıyor; karar verme, yön bulma, hatta yeniden başlama süreçlerinde belirleyici rol oynuyor. Böylece roman, kadınların birbirine uzattığı elin, yeni bir yaşamın temeli olabileceğini gösteriyor.

Yazar, geçmiş ve bugün arasında sürekli bir köprü kuruyor. Geçmişin yükü, hem maddi hem manevi anlamda bugünü şekillendiriyor. Ancak bu bağ, yalnızca bir ağırlık değil; aynı zamanda bir çıkış yolunun ipuçlarını da içinde barındırıyor. Kökler bazen bir yük, bazen bir miras; bazen de uzun zaman önce unutulmuş bir gücün taşıyıcısıdır. Saraylı romanı,  geçmişiyle yüzleşmeden geleceğini inşa edemeyen kadınların, bu yolculuktaki kırılma anlarına odaklanıyor.

Roman, kadının kurtuluşunu idealize etmeden, küçük adımların ve kararsızlıkların içinden geçirerek anlatıyor. Ana karakterin özgürleşme süreci bir anda gerçekleşmez; zamanla şekillenir, kendiyle yaşadığı çelişkilerle, karşılaştığı engellerle ve etrafındaki insanların yargılarıyla biçimlenmiş bir yolculuktur. Eldemir bu noktada, okuyucunun empati kurmasını kolaylaştıracak bir anlatım dili kullanıyor. Ana karakterin yaşadıkları tanıdık, hissedilen duygular ise pek çok insanda karşılık bulabilecek türdendir.

Saraylı romanı, kadının toplumdaki konumunu sorgularken yalnızca eleştiride bulunmayıp bir yön arayıp, bir kapı aralamaya çalışmaktadır. Umudu, dayanışma içinde yeniden tanımlamaktadır. Şiddeti bir kader olmaktan çıkarıp, karşı durulabilir bir gerçeklik olarak konumlandırmaktadır. Karakterlerin birbirine olan bakışı, desteği ve birlikte aldıkları kararlar, romanın belki de en dönüştürücü sahnelerini oluşturmaktadır.

Özellikle kadın okuyucular için metin, yalnız olmadıklarını hatırlatan bir güç barındırıyor. Erkek okuyucular içinse, çoğu zaman farkında bile olmadıkları bir sistemin nasıl işlediğine dair çarpıcı bir iç yüz sunuyor. Yazar, cinsiyet rollerine dair kalıpları sorgularken, bir yandan da sosyal belleğimizde yer etmiş ‘ayıp’, ‘günah’, ‘el âlem’ gibi söylemlerin ne denli yıkıcı olduğunu gösteriyor.

Sonuç olarak, Saraylı, bir kadının yeniden ayağa kalkış öyküsü olması yanında toplumun normalleştirdiği acıların sorgulanmasını sağlayan bir metindir. Bir anlamda yüzleşme, bir anlamda onarma, en çok da hatırlama kitabıdır… Kezban Eldemir, sade ama güçlü anlatımıyla, görünmeyeni görünür kılıyor; susanı konuşturuyor ve yaralı olanı ayağa kaldırıyor. Kadının hem kırılganlığını hem gücünü aynı potada eriten Saraylı romanı, bugünün okuruna bir hikâyeden ziyade bir farkındalık sunuyor.

 

 

Bir yanıt yazın